Bursa, 07.02.2007
YURTDIŞINA GİDEN TÜRK SERMAYESİ
29.Ocak.2003 tarihli bir yazımı aynen alıyor ve bugünkü durumla ilgili olarak birkaç satır ilave ediyorum. Bakın bakalım, şartlar ne kadar değişmiş ve neler olmuş.Yurtdışına yatırım yapanlar ne derecede haklılar?
BAŞLIK. KAÇIN BAKALIM.
Yukarıdaki başlık Sabahat EMİR’ in bir gazetede 17 Nisan 2001 tarihinde yayımlanan yazısının başlığı. Bu yazıdan bazı ifadeleri aşağıya alıyorum. Sonra kendi düşüncemizi açıklayacağız.
Analar babalar çocuklarına “Evladım, varımız yoğumuz sensin! Bu memleketten hayır yok!.. Aman kaç, kendini kurtar!.. Düzenini dışarıda kur, adam gibi yaşa! “ diyorlar.
Herkes öfkeli, herkes herkesi suçluyor, kıyasıya eleştiriyor. Yani, insafın artık bu yerde namı kalmamış!
İyi de, kendinden başka herkesi eleştirenlere sormak istiyorum. Bugünlere gelmemizde sizin de hiç sorumluluğunuz yok mu?
Şimdi, sizden başka herkes suçlu ve siz buna katlanamadığınız için kaçmak istiyorsunuz. Pekalâ.
Kaçın bakalım!
Batan gemileri ilk önce kimlerin terk ettiğini unutmayın, kaçın..
Ama krizin sillesini en ağır biçimde yiyen biz, bu ülkenin kara sevdalıları burdayız.
Yeniden yapılanmak için; pırıl pırıl ve güçlü bir Türkiye’ nin yeniden inşası için... Burdayız!
Yazıyı kesip saklamıştım. Bugün, yeniden okuyunca yazı, milliyetçilik duygularının dışında bana başka çağrışımlar yaptırdı.
Son yıllarda, bir takım sanayici ve tüccarlarımız, gerek ekonomik problemler, gerek bürokrasi ve gerekse de siyasi baskılardan dolayı Bulgaristan, Romanya, Ukrayna gibi ülkelerde milyarlarca dolar harcayarak tesisler kurdular. Kendi vatandaşımız yerine bu ülke vatandaşlarına ekmek verdiler. Bu ülkelerin kalkınmalarına yardım ettiler. Yapılan yatırımların milyarlarca $ olduğu, buralardaki Türk firmalarında çalışan işçi sayısının yüz binlerce olduğu ifade ediliyor.
Neticede, bu ülkelerde ihracat, fert başına milli gelir, biz Türklerin de katkısıyla arttı. 2003 yılında Bulgaristan-Romanya-Macaristan-Polonya vs. gibi ülkeler Avrupa Birliği’ ne aday oldular.
İşçi ücretleri aylık 30-50 $’ lardan 150-300 $’ lara tırmandı. Şimdi, bizim firmaların o ülkelerdeki yatırımlarının rekabet gücünü kaybettiğini, hatta tesislerini olduğu gibi bırakarak geri geldiklerini görüyoruz.
Ne olurdu? Son senelerdeki çalkantılar olmasaydı. O ülkelere yapılan yatırımlar ülkemizde yapılsaydı.
O gün kaçanlar, bugün oradaki yatırım ve tesislerinizi terk edip yine kaçın bakalım! Çoluğunuzu, çocuğunuzu, ülkenizi düşünmeden kaçın bakalım. Oysa, şimdi orada bir köprübaşı tuttunuz. Bence kaçmayın. Direnin. O pazarlarda önderlik yapın bakalım derim. ŞEKLİNDE BİR YAZI İDİ YAZIM.
2001 krızinden sonra Bulgaristan, Romanya, Macaristan, Polonya, Ukrayna, Moldavya vs. gibi Avrupa ülkelerinde yatırımlar yapanlardan bir kısmının daha sonra
büyük hayal kırıklıkları ile karşılaştıkları, yazımın son satırında belirttiğim gibi o ülkelerden de kaçtıklarını biliyorum.
Direnenler ise o ülkelerde köprü başları tuttular ve Avrupa Birliğine girdiler.
Şimdi bu ülkelere ilaveten başımıza Mısır çıktı. Zannediyorum ileride, Tunus, Dubai, Ürdün, İran, Pakistan, Fas , Cezayir ve hatta hatta Kaddafi’ye rağmen Libya da çıkacak gibi.
Ben önceki yazımda, dışarıya kaçanların mümkünse içeride yatırıma devam ederek direnmelerini istemiş ve direnemeyip gittilerse bu defa o ülkelerde direnmelerini ve başarı kazanmalarını dilemiştim.
Aradan 5 sene geçti. Yeni bir furya başladı. Bu defa azgelişmiş ülkelere kayma başladı. Bu yatırımları da iki şekilde olumlu veya olumsuz düşünebiliriz.
Olumlu düşünce: Globalleşmeye uyuyor, Türk sermayesini dünya sermayesi haline getiriyoruz.
Olumsuz düşünce: Ülkemizdeki yatırımları gözardı ediyor, ülkemizi işsizliğe, fakirliğe terkediyoruz.
Bunun orta yolunu bulmalı. Hem ülkemizi kalkındırmalı , hem de dünyada global rekabette öne çıkmalıyız.
CEVDET AKÇAKOCA
YEMİNLİ MALİ MÜŞAVİR