YABANCI SULARDA YELKEN AÇMAK
Bu yazımı yazarken acaba;
a) Haddimi aşıyor muyum
b) Bilmediğim, yabancı sularda mı yelken açıyorum
c) Geçmişte kaldım, dinozor fikirlere mi sahibim
Korkusunu da taşıyorum. Yazıyı okuduktan sonra siz değerli okurlar karar verin vesselam. Bu yazımda özellikle rakam kullanmayacağım.
1990-2000 yılları arasında Türkiyede sentetik iplik yapan dünya çapında 3-4 büyük tesis bulunuyordu. Her ne kadar dünya, tabii elyaflara kaysa da tabii elyafın üretiminin sınırlı, fiyatının pahalı olması sentetik elyafların yıldızının parlamasına sebep olmuştu.
Türkiye’nin pratik zekalı, dışa açık işadamları dünyadaki sentetik elyaf trendini zamanında görmüşler ve dünya çapında yatırımlarını yapmışlardı. Ülkemiz hem iplik olarak milyonlarca dolarlık ihracat yapıyor, hem de kumaş ve konfeksiyon olarak bütün dünya piyasasına hükmediyordu.
Türkiye’nin bu başarısını bütün dünya da izliyor ve rekabete hazırlanıyordu. Nitekim bu dönemde Kore, Tayland, Endonezya ve Çin gibi ülkeler daha büyük kapasiteli ve düşük maliyetli üretim yapacak tesislerini devreye aldılar. Bu yeni tesisler Türkiye’nin dünyadaki piyasalarına Asya Kaplanları gibi büyük bir açlıkla saldırdılar. Ayrıca ülkelerinin gizli veya açık desteği ile fiyatlarını çok aşağı düşürdüler.
Bir anda, bakın (kesinlikle Asyada ki bu tesislerin devreye girmesiyle) bir anda Türkiye tekstildeki liderliğini kaybetti.
Diyeceksiniz ki; peki yazında bahsettiğin ileri görüşlü, dünyaya açık Türk iş adamları nerede? Niye onlar da yatırım yapmadı? Neden rekabet gücünü kaybettiler?
Dostlarım; Türkiye’nin tekstilde liderliği önce sentetik elyaflar ve bunlardan elde edilen kumaş, perdelik ve konfeksiyondadır. Ayrıca tabii elyafta da liderlik olabilirdi.
Tabii elyaf tekstilindeki önderliğimizi engelleyen sebep terördür. Türkiye’nin hayvancılığı terörle gelişimini durdurdu. Geriledi. Gaptan halen istenilen verim alınamadı. Bitkisel elyaf kendimize yetmiyor.
Gelelim sentetik elyafa.
Yine 2000 yıllarına gelindiğinde Türk iş adamları bildiğim kadarıyla dünyadaki gelişmeleri takip ederek yatırım projelerini hazırladılar.
Önce 2001 krizi geldi.
Sonra hayali ihracat furyası geldi.
Bir takım iş adamları bu olaylardan dolaylı veya direkt etkilendi. Böylece Türkiye’nin en büyük sentetik iplik üreticilerinden biri yatırımlarını tamamladı. Kendi tesislerinden elde ettiği hammaddelerin büyük kısmını kendi kullanıyor ve dünya ile rekabet ediyor.
Bir ikinci üretici, tekstildeki kayıt dışılık ve oyunlar, kar azalması gibi unsurları da göz önüne alarak tekstil piyasasından çekilmeye başladı.
Bir diğer yatırımcı gerek 2001 krizi ve yine gerekse soruşturmalar vs. gibi sebeplerle yatırımlarını tamamlayamadı. Ve tesislerini kapatmaya başladı.
Sentetik iplik piyasasındaki ve imalatındaki bu gelişmeler neye mal oldu? İplik, kumaş, konfeksiyon ihraç eden Türkiye bunları almaya başladı. Büyük üreticiler, rekabet gücünü kaybedince Türkiyede bir takım küçük üreticiler 25-50 kişilik personel ve birkaç milyon dolarlık küçük iplik üretim tesisleri kurarak üretime girdiler. Bayağı iyi de para kazanıyorlar.
Bütün bu gelişmelerden bahsetmenin sebebine gelelim.
Ben, hala kapanmakta olan tesislerin 200-250 milyon dolarlık yatırımla canlandırılacağını, bu şekilde Türkiye’nin tekstil ihracatında yine sıçramalar olacağını düşünüyorum. Özel sektör mü, devlet mi, bankalar mı birileri muhakkak bu yatırımı yapmalı, yaptırmalı.
Bu konuda piyasadaki ilgililer, yetkililer ne der? Merak ediyorum.
Yoksa bana dinozor mu derler?
YEMİNLİ MALİ MÜŞAVİR
CEVDET AKÇAKOCA