Bursa; 22.11.2010
2010 Eylül Sonunda Türkiye
Son aylarda Türkiye’de üretim artmasına, ihracat artmasına rağmen sanayici ve ihracatçımız tam anlamıyla şokta. Rekabet edemiyoruz, kâr edemiyoruz diye kıyameti kopartıyor.
Dünya ise küresel büyüme ve faiz oranlarının daha da düşeceği öngörü ve gerçeği ile karşı karşıya. ABD, 600 milyar doları daha dünya piyasasına çıkardı. Bu paranın büyük kısmı sıcak para olarak gelişmekte olan ülkelere gidecek. Bu ülkelerin içinde Türkiye de var.
Türkiyeye daha fazla dolar girmesi, doların değerinin daha da düşeceği anlamına gelir. Öyle ise bir de Türkiye’nin gerçeklerine bakalım.
A) Türkiye elektrik üretimi 2010 Eylül ayı 17.144.7 Gwh.
Türkiye elektrik üretimi 2009 Eylül ayı 15.500.8 Gwh.
Türkiye elektrik üretimi 2010/Eylül toplam 157.733.7 Gwh.
Türkiye elektrik üretimi 2009/Eylül toplam 145.227.1 Gwh.
Eylül ayında elektrik üretiminin %11, toplamda ise %9 artmış olduğunu görüyoruz.
B) Sanayi üretimi de Türkiye istatistik kurumu verilerine göre Eylül ayında %10,4 oranında artmıştır.
Elektrik üretimi ile sanayi üretimi artışı bir paralellik göstermektedir ve elde edilen sonuçlar ülkenin yüzünü güldürecek seviyededir.
C) 2010 yılı Eylül ihracatı 8.950 m.$
2009 yılı Eylül ihracatı 8.481 m.$
2010 yılı Eylül sonu toplam ihracatı 81.884 m.$
2009 yılı Eylül sonu toplam ihracatı 73.089 m.$
İhracatta artış, toplamda %11’lerde
D) 2010 yılı Eylül ithalatı 15.650 m.$
2010 yılı Eylül sonu toplam ithalatı 130.523 m.$
2009 yılı Eylül ithalatı 12.485 m.$
2009 yılı Eylül sonu toplam ithalatı 100.519 m.$
İthalatta artış ise toplamda %30 lardadır. Bu arada Turizm gelirleri, diğer gelirler, dış müteahhitlik, başka ülkelere kayıtlı gemicilik şirketleri navlun geliri, kayıt dışı ihracat ve turizm gelirlerini almadığımızda 50 milyar $’a yakın bir açık görünüyor. Böyle bir açık olduğunda doların değerinin artması gerekiyor. Oysa yok öyle bir şey, doların değeri düşüyor, TL değerleniyor.
E) Merkez bankası döviz ve altın rezervleri yılbaşında 74 milyar $ iken Ağustos sonunda 78 milyar $’a yükselmiş.
Demekki ülkemiz bir şekilde ithalatla ihracat arasındaki açığı karşılamış ve ayrıca Merkez bankasında döviz toplamında da artış olmuş.
Bu artışın tamamı sıcak para ile finanse edilmiştir iddiasını ise ben kabul edemiyorum.
Kontrol altına alınamayan Laleli, Merter, Şişli, Trabzon, Kuzey Irak pazarları ile vergi cennetlerine bağlı Türk işletmelerinden ülkeye döviz akmaya, devam ediyor. Bu döviz akışı aynı zamanda sanayi üretimini de artırıyor. Bir defa bu gerçeği kabul edelim.
Edelim de, böyle giderse döviz fazlası ve yukarıda bahsettiğimiz gelecek olan sıcak para ile nasıl başedeceğiz? Döviz fazlası ister reel olsun, isterse de sıcak para olsun, TL’nin değerlenmesine ve Türkiyenin maliyet artışından dolayı rekabet gücünün azalmasına sebep oluyor mu?
Evet oluyor.
Öyle ise Türkiye de dünyadaki kur savaşlarına katılacak, bir yandan da maliyet artışını önleyecek, verimlilik artışını sonuna kadar kullanacaktır.
Yeminli Mali Müşavir
Cevdet Akçakoca
Bütün okuyucuların mübarek Kurban Bayramını kutlarım.