Bursa, 16.Ekim.2012
ORTA VADELİ PROGRAM 2013-15
Geçen hafta Türkiye Suriye gerginliğini, İran’ın durumunu da göz önüne alarak kendimize göre incelemiştik. Gerginlik halen devam ediyor, bu hafta da işin içine Rusya girmiş oldu. Ülkedeki bir kısım insanlar, hükümete ve hükümet politikalarına saldırıyor, desteklemiyor, bozmaya çalışıyor, hükümet ise muhalefetin hiçbir öngörüsünü veya teklifini kabul etmiyor veya ciddiye almıyor, hayırlısı olsun diyorum.
Tabii bütün bu olaylar olurken, zaman durmuyor, dünya dönüyor. Ekonomi yerinde saymıyor. 9.Ekim.2012 günü Resmi gazetede yayımlanan bir kararla 2013-15 dönemini kapsayan orta vadeli program açıklandı. Bu programdan önemli gördüğümüz bazı kısımları yazımızda açıklamaya çalışacağım.
Programa göre önümüzdeki döneme dair özellikle gelişmiş ülke ekonomileri kaynaklı belirsizlik ve riskler sürmektedir.
Küresel belirsizlik ortamında ülkemiz ekonomisi olumlu bir performans göstermeye devam etmiştir. Kredibilitesi yüksek orta vadeli programların kararlılıkla uygulanması buna büyük katkı sağlamıştır.
2013-2015 dönemini kapsayan bu Orta Vadeli Programın temel amacı; potansiyel büyüme hızına ulaşmak, cari işlemler açığını daha da azaltmak, enflasyonu düşürmek, kamu mali dengelerini iyileştirmek ve böylece makroekonomik ve finansal istikrarı güçlendirmektir.
Küresel krizin dünya ekonomisi üzerindeki olumsuz etkileri alınan önlemlere rağmen devam etmekte ve ülke ekonomilerindeki yavaşlama eğilimi sürmektedir. Küresel ekonomi, özellikle Avro Bölgesinde yaşanan sorunların ticaret ve güven kanallarıyla diğer bölgelere yayılması sonucu tekrar zayıflamaya başlamıştır. Avro Bölgesinde yaşanan ekonomik ve siyasi gelişmeler küresel görünüm üzerinde belirleyici olmaya devam etmektedir.
Parasal genişleme nedeniyle dolar ve avro açısından likidite bolluğu ve faizlerin çok düşük olması, yatırımcıları gelişmekte olan ekonomilere yönlendirmiştir. Bu şekilde gerçekleşen kısa vadeli sermaye girişi, gelişmekte olan ekonomilerin para birimlerinin değer kazanmasına, kredi hacimlerinin aşırı hızlı artmasına ve dış ticaret dengelerinin bozulmasına yol açarak söz konusu ülkeler için önemli risk ve kırılganlık yaratmaktadır.
Ülkemiz bugüne kadar, parasal genişleme ve likidite bolluğunu lehine kullanmayı bilmiştir. Ancak, yapılabilecek bir hata önemli risk ve kırılganlık doğurabilir. Programdan önemli bulduğum kısımlardan alıntılara devam ediyorum. Ancak, yukarıda belirttiğim resmi gazetedeki 2013-2015 programının elde edilerek incelenmesi, özellikle özel sektör ve ihracatçıların ve sanayicilerin atacağı adımlar için çok ama çok önemlidir.
Türkiye 2011 yılında kaydettiği yüzde 8,5 oranındaki GSYH büyümesiyle, dünyada büyüme hızı en yüksek olan ülkeler arasında yer almıştır. 2011 yılında büyüme esas olarak özel tüketim ve sabit sermaye yatırımları kaynaklı olmuştur.
2012 yılında net mal ve hizmet ihracatının büyümeye katkısının giderek artması sonucunda iç talep yavaşlamasının büyüme üzerindeki olumsuz etkisi sınırlı kalmıştır. Bu yılın son çeyreğinde net mal ve hizmet ihracatının büyümeye katkısının azalması, iç talebin ise nispi olarak toparlanması öngörülmektedir. Böylece 2012 yılı büyümesinin yüzde 3,2 olması beklenmektedir.
ILO verilerine göre Türkiye 2009 yılının başından bu yana işsizlik oranını en hızlı düşüren ülkelerden biri olmuştur.
2011 yılında yüzde 10 olarak gerçekleşen cari işlemler açığının GSYH’ya oranının, 2012 yılı sonunda yüzde 7,3’e ineceği tahmin edilmektedir.
Cari açığın kısa vadede azalmasına etki eden bu unsurların yanı sıra orta ve uzun vadede kalıcı bir şekilde sürdürülebilir düzeye indirilmesine yönelik olarak bir yandan dış ticaret açığını azaltıcı, diğer yandan yurtiçi tasarrufları artırıcı ve finansmanın kalitesini iyileştirici adımlar atılmıştır.
Bu bağlamda, ithalata bağımlı üretim yapısını değiştirmeyi amaçlayan yeni teşvik sistemi yürürlüğe konulmuştur.
Bütçe ile ilgili alınan tedbirlere ve gelişmelere paralel olarak 2011 yılında yüzde 39,2 olarak gerçekleşen AB tanımlı genel devlet borç stokunun GSYH’ya oranının 2012 yılında yüzde 36,5 düzeyinde olması beklenmektedir. Bu çok iyi bir orandır.
2013-2015 dönemini kapsayan Orta Vadeli Programın temel amacı, küresel ekonomide devam eden sorunlara rağmen, büyümeyi potansiyel seviyesine çıkarmak, istihdamı artırmak, kamu dengelerini iyileştirmek, enflasyonla mücadeleye devam etmek, cari işlemler açığındaki düşüş eğilimini sürdürmek, yurtiçi tasarrufları artırmak ve bunların sonucunda makroekonomik istikrarı güçlendirmektir.
Para politikası, enflasyon hedeflemesi çerçevesinde yürütülecektir.
Yeminli Mali Müşavir
Cevdet Akçakoca