2019 yılı sonunda yapılan değişiklikle binek otomobillerinin muhasebe ve amortisman kayıtları değiştirilmiştir.
Alınan binek otomobillerinde doğrudan gider kaydedilecek ÖTV ve KDV tutarları 115.000 TL. olarak belirlenmiş, kalanın masraf yazılamayacağı, araç bedeli olarak da 135.000 liranın üstündeki kısmın yine kabul edilmeyeceği belirtildiği gibi, araç giderlerinin %70 i kabul edilecek, kalan k%30 kabul edilmeyen gider olacak, kiralanan araç kira bedelinin ise aylık 5500 liradan fazlasının yine kanunen kabul edilmeyen gider olduğu açıklanmıştır. Ayrıca ikinci el araç giderlerinde 250.000 liranın üstündeki bedele amortisman ayrılamayacağı, yeni alınmış araçlarda ise 135.000 liralık kısmın üzerindeki kısma amortisman ayrılamayacağı hükmü getirilmiştir. İlk defa gelen bu hükümler bir takım kavram kargaşasına sebep olmuştur.
2020 yılında bu rakamlar enflasyon oranında artırılmıştır. Sayın okurlarımızın bildiği gibi bu konuda 3 adet yazı yazdım. Kendi düşünceme göre kayıtların nasıl yapılması gerektiğini açıklamaya çalıştım. Özellikle de Kasım ayında yazdığım bu yazılarda ileride çıkacak tebliğlerin daha başka türlü kayıtlar içerebileceğini, benim yazılarımda muhasebe sistemi uygulama genel tebliğleri ve bağımsız denetim ilkelerinin esas alınarak konunun incelenip çözüm önerildiğini belirtmiştim.
Gördüğüm kadarıyla bugüne kadar bu konuda herhangi bir tebliğ veya sirküler yayımlanmadı. Yazılarımda önerdiğim çözümü ve kayıt sistemini bir çok meslektaşım uyguluyor.
2020 yılının ilk ayı sona ermek üzere ve yıl içi uygulamalar, olaylar , yeni soru ve sonuçlar ortaya çıkarmaya başladı.
Bunlardan biri de binek otomobili kazaya uğradığı takdirde ne olacak sorusu?
Binek otomobilinin trafik kazası yapması sonucu hasar meydana gelmiştir. Daha sonra araç ya sigorta tarafından veya bizzat araç sahibi tarafından tamir ettirilir.
Tamirciden faturalar alınır. Bunlar muhasebeye kaydedilir ve bir dosya ekinde sigorta şirketine verilir. Sigorta şirketi de hasar bedelini araç sahibine öder.
Bu kayıtların nasıl yapılacağını bütün meslektaşlar bilirler. Bu yüzden yazıma almıyorum.
Şimdiye kadar uygulanan sistem budur.
Binek otomobillerinde gider kısıtlaması ile acaba bu sistem değişir mi? Değişmiş midir?
Bana göre değişmemiştir.
Ben böyle bir hasar ve daha sonra tamirciye tamir ettirilmesi ve sigortadan bedelinin alınması halinde, sigorta şirketi hasar bedelini ister tamirciye , ister bizim şirketimize ödesin, HİÇ BİR ŞEKİLDE GİDER KISITLAMASI uygulanmayacağını düşünüyorum.
- Eğer tamiri doğrudan sigorta şirketi yaptırıyorsa araç faturaları da sigorta şirketine alınıyor demektir. İşletmemizi ilgilendirmez, araç tamir edildiğinde aracımızı alırız.
- Aracın tamirini biz yaptırıyorsak ve faturaların ibrazı karşılığında sigorta şirketinden bedelini tazminat olarak alıyorsak, yine bana göre herhangi bir gider kısıtlaması yapmaya gerek yoktur. Tamir ve kdv bedelini tamamen sigorta şirketi üstlenmektedir. Bizim yapacağımız kayıtlarda tamir için aldığımız faturaları geçici bir hesapta toplar, sigorta şirketinden bedeli geldiğinde gelen bedel ile geçici hesabı kapatırız. Gider kısıtlaması firmamızı ilgilendirmemiş olur.
- Eğer sigorta tutarı bir muafiyetle yaptırılmışsa burada problem doğabilir. Çünkü alacağımız faturaların ve yapılan masrafın belli bir kısmı yani örnek olarak %20 si gibi bir bedel işletmemizin cebinden çıkacak demektir. Bu takdirde sigorta şirketinden alamadığımız gider karşılığına GİDER KISITLAMASI uygulamak gerektiği düşüncesindeyim.
İnşallah bu konuda da Maliye Bakanlığı tarafından açıklayıcı bir tebliğ veya sirküler yayınlanır.